Siyasal Paradigmalar
Op.Dr.Fikret Şahin​​​​​​​​​ Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle yapılan ve özel şirketler tarafından işletilen şehir hastanelerinin, Sağlık Bakanlığı bütçesinden aldığı oran her geçen yıl katlanarak artmaktadır. Şehir Hastanelerinin Maliyetleri
Gönderiyi Paylaşın

Op. Dr. Fikret Şahin
27. Dönem Milletvekili​​​​​​​​
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Üyesi
Balıkesir Tabip Odası Eski Başkanı

 

Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle yapılan ve özel şirketler tarafından işletilen şehir hastanelerinin, Sağlık Bakanlığı bütçesinden aldığı oran her geçen yıl katlanarak artmaktadır. Şehir hastanelerinin kira ve hizmet ödemeleri için ayrılan miktar 2020 yılında Sağlık Bakanlığı bütçesinin % 17,7’si iken 2021 yılında bu oran % 21,1’ye yükselmiştir. KÖİ modeliyle işletilecek şehir hastanelerinin tamamı hizmete girdiğinde, Sağlık Bakanlığı bütçesinin en az % 30’u şehir hastanelerine ayrılmak zorunda kalınacaktır.                                                      

Şehir hastanelerinin kamu bütçesine getirdiği yük Sayıştay raporlarında da tespit edilmiştir.          

Sayıştay’ın Sağlık Bakanlığının 2018 ve 2019 yılı Düzenlilik Denetim raporunda, şehir hastanelerinin muhasebe işlemlerinin;                                           

  • Genel Yönetim Muhasebe Yönetmeliğine,
  • Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliğine,
  • Muhasebat Genel Müdürlüğü, Kamu Özel İşbirliği Uygulamaları Muhasebe işlemlerinde yer alan hükümlere uygun şekilde yapılmadığı tespit edilmiştir.

İşte bu nedenle; Şehir hastanelerine, “Cumhuriyet tarihinin en büyük kara deliği” diyoruz. Mevcut iktidarla birlikte “Sağlıkta Dönüşüm” programının en önemli adımı olan şehir hastaneleri sistemiyle; Şirketlere vatandaşlarımızın alacağı sağlık hizmetleri üzerinden döviz bazında para kazanma imkânı sağlandı.                                                                                         

Bu nedenle; şehir hastaneleri esasen kamu hastaneleri değil “Şirket Hastaneleridir”.                      

Bu hastaneler, gelecek nesillerin sağlık hakkı üzerine ipotek koyan, çocuklarımızın sağlık bütçelerini kısıtlayan modern bir sömürü sistemi ve adeta günümüzün kapitülasyonlarıdır. Başlangıçta Kamu Özel İşbirliği modeliyle 30 Şehir Hastanesi yapılması planlanırken, Sağlık Bakan 14 Kasım 2019 tarihinde yaptığı açıklamada; “KÖİ ile tecrübeye de sahip olduk, bu dönemde şehir hastanelerini artık bu tecrübeyle birlikte kendi imkanlarımızla yapmayı planladık, sizin bütçenizde bunu yapabilirliğiniz mümkünse niye bir finans modelini devreye sokmak isteyesiniz, finans modelinin sonuçta bir yükü yok mu ?” diyerek KÖİ modelinin maliyetinin çok yüksek olduğunu itiraf etmiş ve 10 şehir hastanesi projesini Genel Bütçeden kendi imkanlarımızla yapacağımızı belirtmiştir. Bu yıl bir hastanenin daha (Şanlıurfa şehir hastanesi) KÖİ modeli dışına çıkartılarak genel bütçeden yapılacağını öğreniyoruz.                 

Öyle görülüyor ki ; Bakanlık şehir hastanelerinin KÖİ modeliyle işletilmesinin yanlış olduğunu bir ölçüde kabul etmiş ve 11 hastaneyi genel bütçeden yapmaya karar vermiştir.

Türkiye’de şu anda 13’ü hizmette, 5’i inşaat halinde olan toplam 18 KÖİ modeliyle işletilen Şehir Hastanesi bulunmaktadır. Toplam 17.509 yatak kapasiteli 13 şehir hastanesi hizmete girerken aynı illerde bulunan 11.302 yatak kapasiteli 21 Kamu Hastanesi kapatıldı.        

Sonuç olarak; Hizmetteki 13 şehir hastanesiyle net yatak kazancımız sadece 6.117 yatak oldu.

Bu 13 Şehir Hastaneleri için döviz bazında yüklü miktarda kira ve hizmet ödemeleri yapıyoruz. AKP iktidarının Corona virüs salgını sürecinde her kesimden fedakârlık beklediği, Merkez Bankasının 128 milyar dolarlık rezervinin tamamen tüketildiği bu dönemde dahi şehir hastanelerini işleten şirketlere ödemeleri aksatılmadan sürdürüldü, üstelikte bu ödemeler döviz olarak en az 25 yıl süreyle devam edecek.

Sağlık Bakanlığı mali tablolarına göre; Şehir hastaneleri için ilk kira ödemesinin yapıldığı 2017 yılı Ekim ayından, 2020 Aralık ayına kadar 3 yıllık periyotta şehir hastaneleri için ödediğimiz toplam kira ve hizmet bedeli 16 milyar 377 milyon TL’dir. 

2020 yılı Cumhurbaşkanlığı yatırım programında, Devlet Hastanelerindeki bir yatağın maliyetinin 600 Bin TL olduğu göz önünde bulundurulduğunda;

Bu ödenen kira ve hizmet parasıyla, klasik ihale yöntemiyle Devlet Hastanesi yapmış olsaydık; 27.228 hastane yatağımız, bir başka değişle yaklaşık 500 yataklı 55 hastanemiz olacaktı. Sonuç olarak; elimizde daha fazla hastane ve yoğun bakım yatağı olacağı için Corona salgınıyla daha etkili mücadele edecektik.                                                                                                  

Avrupa Birliği Sayıştay’ının 2018 yılında yayınladığı raporda; Özellikle sağlık gibi teknolojik gelişmelerin hızlı olduğu alanlara KÖİ modeliyle yatırım yapılmasının uygun olmadığını belirtilmiştir.                                                                                                                       

Hastane ekipmanlarının hastaneyi işleten şirketler tarafından sağlandığı göz önünde bulundurulduğunda, 25 yıl süreyle aynı cihaz ve teknolojiyle sağlık hizmeti vermenin imkânsız olduğu ortadadır. Sistemin teknolojik olarakta sürdürülebilirliği yoktur.

AB ülkelerinin pek çoğu sağlık alanında bu modeli denedi, devasa kamu zararı ve memnuniyetsizlik nedeniyle vazgeçtiler.

Bu ülkelerin deneyimlerinden ders alarak bu işletme modelinden derhal vazgeçmek ve KÖİ modeliyle işletilen şehir hastanelerini zaman kaybetmeden kamulaştırmak zorundayız.

Şehir hastanelerinin Kamulaştırılması ve Devlet Hastaneleri statüsüne getirilmesi bir ekonomik tercih değil “gelecek nesillerin hakkının savunulmasıdır “.

 

Şimdiye kadar Yorum yok.

Aşağıda Yorum bırakmak için ilk siz olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir