Siyasal Paradigmalar
Prof.Dr. İnayet Aydın Tarihte ilk yükseköğretim kurumunun MÖ, 387 yılında Atina'da Platon (Eflatun) tarafından kurulan "Akademia" olduğu kabul edilir. “Akademi” sözcüğü zaman içinde, bir dalda,... Üniversite, Bilim ve Etik
Gönderiyi Paylaşın

Prof.Dr. İnayet Aydın

Üniversite Kavramı, Gelişimi ve İşlevleri

Tarihte ilk yükseköğretim kurumunun MÖ, 387 yılında Atina’da Platon (Eflatun) tarafından kurulan “Akademia” olduğu kabul edilir. “Akademi” sözcüğü zaman içinde, bir dalda, bir konuda üst düzey tartışmaların yapıldığı yerin ve bu tartışmaları yapanların tanımı haline gelmiştir.

Üniversite kavramının kökeni ise “Unus=Bir” ve “Versus= Çevrilmiş” sözcüklerinin bileşimidir ve topluluk, bütünlük demektir. Avrupa’da Öğrencilerin bir araya gelip, loncaları vasıtasıyla kendilerine uygun koşullarda hizmet sunacak öğretmenleri istihdam ettiği “Universitas Scholarium” ve öğretmenlerin bir araya gelerek, öğrencilerini seçmesi biçiminde işleyen “Universitas Magistrorum” adlı iki tip üniversite vardı (Akt, Erol, 2005). Günümüzde ikinci tip üniversite varlığını sürdürmektedir. Tarihte ilk üniversiteler hukuk okulu olan Bologna (1088) ve tıp okulu olan Salerno (1096) üniversiteleridir. Türkiye’de 1933 yılında 2252 Sayılı Kanun çerçevesinde yapılan üniversite reformu ile “Darülfünûn” “üniversiteye” çevrilmiş ve İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. 1946 yılında çıkarılan 4936 Sayılı Kanun’un 78. Maddesi ile Ankara Üniversitesi kurulmuştur.

Üniversitelerin başlıca işlevleri, bilgi üretmek (bilim ve araştırma); bilgiyi yaymak (eğitim) ve topluma hizmet etmektir. Üniversite ve akademisyenler akademik özerklik içinde işlevlerini yerine getirirler. Yükseköğretim kurumlarının özerkliği ve akademik özgürlük konusunda Lima Bildirgesi” en önemli belgedir”. Lima Bildirgesinde Akademik Özgürlük, “akademik bir çevre üyelerinin tek tek ya da toplu halde bilgiyi araştırma, inceleme, tartışma, belgeleme, üretme, yaratma, öğretme, anlatma veya yazma yoluyla edinmelerinde ve iletmelerindeki özgürlükleri olarak tanımlanmıştır”.

 

Akademisyen kimdir?

Weber’e göre bilim insanı olmanın tek yolu, kişinin kendisini tümü ile bu yola hasretmesi ile mümkündür. Akademisyen olmak, peşinde koştuğu gerçeğin hizmetinde olmak; hayatını bu işe adamak, gerçeğin dışında boyun eğilecek hiçbir makam tanımamak, bilimin zor bir meslek olduğunu bile bile bu zorluktan tarifsiz bir zevk almaktır (Akt. Vergin, 1999) . Bu anlamda akademisyenin çeşitli kimlikleri vardır:

  1. Araştırmacı olarak akademisyen: Bilimsel araştırmalar yolu ile bilgi üretmek akademisyenin en önemli varlık nedenidir.
  2. Yazar olarak akademisyen: Gerald Piel’e göre “Yayınsız bilim ölüdür”. Bu nedenle akademisyenler araştırma bulgularını yayına dönüştürerek kamuoyu ve bilim dünyası ile paylaşırlar.
  3. Entelektüel olarak akademisyen: Akademisyenin maske indirme ve gerçekleri ortaya koyma görevi vardır.
  4. Eğitici olarak akademisyen: Bilhan’a göre (1991) eğitim, insanı bilgiyle beslemek, ondaki olanakları dışarı çıkarmak için yetiştirmektir . Mevcut bilginin yayılması, entelektüel açıdan gelişmiş bireyler ve nitelikli meslek elemanı yetiştirme görevi, akademisyenlerin iyi bir öğretmen ve güçlü bir eğitimci olmasını gerektirir.
  5. Profesyonel olarak akademisyen: Bütün akademisyenler aynı zamanda belli bir mesleğin ya da disiplinin uygulayıcılarıdır.

 

Etik, Akademik Etik ve Bilim Etiği

 Etik, insan tutum ve davranışlarının iyi-kötü ya da doğru-yanlış yönden değerlendirilmesidir(Aydın,2020). Her türlü karar ve eyleminde bilinçli değerlendirmeler yapmak ve bu değerlendirmeyi yaparken etik değer, ilke ve kuralları referans almak insanın temel bir sorumluluğudur (Aydın, 2021). Akademik etik ise daha çok, öğrenci ve akademisyenlerin ortak kurumsal yaşamda nasıl davranmaları gerektiği ile ilgili değer, ilke ve kurallar bütünüdür. Akademik dünya, değer dolu bir dünyadır. Akademisyenler neden cübbe(Biniş) giyerler? a)Cübbe akademisyeni dış dünyadan gelebilecek her türlü etkiden koruyan ve sadece aklı ve vicdanı ile karar vermesi gerektiğini hatırlatan bir örtüdür. b) Cübbenin düğmesi yoktur: Düğme bağlılık demektir, akademisyen gerçeğin dışında hiç bir güç önünde eğilmez. c) Cübbenin cebi yoktur: Bu işi yapanın maddiyatla işi olamaz. Akademisyen kişisel maddi çıkarları peşinde değil, öncelikle kamu hizmetine gönüllü olmalıdır. d) Cübbenin yakası diktir: Akademisyen gerçekten ve bilgiden aldığı cesaretle dik durur, gerçekleri savunur. e) Cübbenin kolları geniştir: Akademisyen akademik özerkliğinin ve özgürlüğünün farkında olmalı ve onu korumalıdır. f) Cübbenin cinsiyeti yoktur: Kadın ya da erkek onu giydiğinde eşittir ve eşit davranır.

Bilim, belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir amaca yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma sürecidir. Etik ise bilimin teminatıdır. Bilimde etik iki biçimde dile getirilmektedir. a) Araştırma konusu ya da bulgularının etik olması, b) Araştırmanın yöntemi ve sürecinde dürüstlük sağlanması (Aydın, 2006a). Nazi esir kamplarında yapılan 26 farklı insanlık dışı deney nedeniyle bu bilim insanları 1945 yılında Nuremberg Mahkemelerinde yargılanmış ve daha sonra insan üzerinde yapılacak bilimsel deneylerde uyulması gereken ilkeler olan “Nuremberg Kodları” yayınlanmıştır. Günümüzde bilim etiğinin konusu olan pek çok etik tartışma alanlarından bazıları şunlardır: Klonlama çalışmaları, yapay döllenme, organ aktarımları, doku kültürü çalışmaları, genetik çalışmalar, embriyo transferi, nükleer çalışmalar, GDO çalışmaları, insan üzerindeki tıbbi araştırmalar, robotlar, yapay zeka, uzay çalışmaları, hayvanların deneylerde kullanılması.

Bilim ve Araştırmalarda Temel Etik İlkeler

Uzun yıllar yaşanan tatsız deneyimler ve bu konuda yapılan etik değerlendirmeler sonucunda evrensel anlamda bazı bilim ve araştırma etiği ilkeleri belirlenmiştir:

  1. Dürüstlük: Bütün bilimsel çalışmalarda verilerin, sonuçların, yöntem ve süreçlerin, yayınların, araştırmaya katkıda bulunanların ve potansiyel çıkar çatışmalarının dürüstçe açıklanması gerekir. Veri üretiminde, yanıltmadan ve verilerin yanlış yorumlanmasından kaçınılması dürüstlük için vazgeçilmezdir (Resnik, 2004).
  2. Nesnellik(objektiflik): Meslektaş değerlendirmesi, bilirkişilik, her tür jüri hakem değerlendirmelerinde taraf tutmadan, nesnel değerlendirmeler yapmak esastır.
  3. Doğruluk: Araştırmanın her aşamasında doğrulukla hareket edilmelidir. Araştırma verilerinin ve ulaşılan sonuçların bazı kazançlar ve çeşitli güç odaklarını memnun etmek için masa başında üretilmesi ya da çarpıtılması akademik etiğe aykırıdır.
  4. Dikkat: Kötü niyet olmasa bile akademik çalışmalarda dikkatsizlikten kaynaklanan hatalar “dürüst hata” olarak adlandırılır ve neden olduğu ciddi sorunlar nedeniyle etik bir ihlaldir.
  5. Şeffaflık: Bilimin özelliği tekrarlanabilirlik ve denetlenebilirlik ise o halde bütün çalışmalarda bu ilkelere uyulmalıdır. Araştırmacılar veri ve kayıtlarını gerektiğinde denetime açabilmeli ve şeffaflık sağlamalıdırlar.
  6. Bilimsel Yalancılıktan uzak durma: Olmayan verileri yoktan var etme (Uydurma); verilerin ve sonuçların değiştirilmesi ya da atlanması (Saptırma) ve başkalarına ait çalışmaların kendine mal edilmesi (intihal- aşırma) gibi davranışlar bilimsel yalancılıktır. Bilim insanları bunlardan uzak durmalıdır.
  7. Tarafsızlık: Tarafsızlık, “herhangi bir kişinin kendi değer yargılarından bağımsızlığı” anlamına gelir. Diğer yandan en önemli yanlılık kaynaklarından biri de araştırma gruplarının yanlı seçilmesidir. Araştırmacı kendi hipotezlerini doğrulayacak nitelikteki deneklere ya da kaynaklara yöneldiğinde araştırmanın tarafsızlığı kaybolmaktadır.
  8. Aydınlatılmış onam: Aydınlatılmış onam, bireylerin bir araştırmaya her türlü, hile, zorlama, baskı, adil olmayan ikna ya da etkileme girişimlerine maruz kalmadan kendi seçimi ile katılmaya bilerek onay (rıza) vermesidir.
  9. Gizlilik ve Mahremiyet: Deneklerin ya da katılımcıların bilgilerinin gizliliğinin sağlanmaması büyük bir etik ihlaldir. Gizlilik, araştırma katılımcılarından toplanan bilgilere sadece araştırma ekibinde bulunan araştırmacıların ulaşması, bunun dışındaki kişilerin bu bilgilere erişiminin engellenmesidir. Mahremiyet ise başkalarının hakkımızdaki bilgilere erişimini kontrol hakkımızın olmasıdır (Aydın, 2021).
  10. Verilerin güvenliği: Araştırmacılar araştırma verilerinin yanlış ellere geçmesine meydan vermemelidirler. Bu nedenle verilerin güvenliğini sağlayacak önlemleri almak son derece önemlidir.
  11. Meslektaşa saygı: Meslektaşlara verilen sözlerin tutulması, samimiyetle hareket edilmesi, eylem ve söylemler arasında tutarlılık, birbirinin çalışmasına engel olmamak, sınırlarını bilmek, inanılır ve güvenilir olmak, dürüst davranmak, meslektaşlarının emeğine saygı göstermek, işbirliği içinde çalışmak, emeğinin hakkını vermek gibi davranışları gerektirir.
  12. Öğrencilere saygı: Akademisyenlerin öğrencilerle olan ilişkilerde onların kişiliğine, özerkliğine, düşünce ve değerlerine saygı göstermeleri esastır. Eğitim-öğretim, araştırma ve danışmanlık gibi süreçlerde öğrencinin üstün yararının gözetilmesi esastır. Öğrencilerin emeğinin kredilendirilmesi, taciz, saldırı ve romantik ilişkilerden uzak durulması temel esaslar arasındadır.
  13. Entelektüel sermayeye saygı: Akademisyenler aşırma, başkalarının çalışmalarını kendine mal etme veya asıl kaynağa atıfta bulunmadan kendi çalışması gibi sunma biçiminde ortaya çıkan ve bilim toplumunun kabul ettiği uygulamalara aykırı davranışlar gösteremezler.
  14. Akademik Özgürlük: Bilim insanları olarak öğretim üyeleri, bilimsel yetkinlik için çaba göstermek; bilginin yaratılmasında, araştırılmasında ve ifade edilmesinde özgür ve açık davranma hak ve sorumluluğuna sahiptirler.
  15. Bilimsel yeterlik (liyakat): Bilimde sorumlu davranış, bilimsel bilginin üretilmesinde ve yayılmasında bilimsel yeterlilik gerektirir. Veri toplama, kaydetme ve analiz süreçlerinde uygun bilimsel yöntem ve teknikleri eksiksiz ve gereğince kullanma becerilerine sahip olmayan araştırmacılar, hem kendi çalışmalarının yanlış sonuçlanmasına yol açarlar hem de bilim toplumunu yanıltırlar(Bulger, 2002).
  16. Yasallık: Bilim insanları insan üzerinde yapacakları her türlü araştırma için (sınıf içi araştırmalar da dahil) üniversitenin ilgili etik kurulundan onay almak zorundadırlar.
  17. Güvenlik: Bütün akademisyenler sınıf ve laboratuvarların güvenliğinden sorumludurlar. Kampüsteki radyasyon ve biyolojik güvenliğin sağlanması da bu sorumluluk kapsamına girmektedir.
  18. Çıkar çatışmasından kaçınma: Çıkar çatışması, bir kişinin “kişisel çıkarlarının” resmi görevlerini gerektiği gibi yerine getirmesini engellemesi durumudur. Çıkar çatışması, kişinin kendisi ya da çevresine çıkar sağlayacak şekilde görev yükümlülüklerini ihmal etmesi ya da yerine getirmemesi ile ortaya çıkar. Akademisyenler sahip oldukları görev ve yetkileri kullanarak akraba kayırmacılığı (nepotizm), eş-dost kayırmacılığı (kronizm) ya da siyasi kayırmacılık (patronaj) yapamazlar.
  19. Kamusallık: Bilimin ürünleri, özel kişilerin, kurumların ya da grupların değil, kamunun mülküdürler. Merton’a göre (1940), bilimsel bilgi insanlığın ortak mülküdür ve gizlenemez (Akt.Aslan, 1992).
  20. Piyasa ile ilişkiler: Üniversiteler, piyasanın hizmetinde bir aktör olma tehlikesi ile karşı karşıyadır ve akademisyenler bilimsel tarafsızlık ve kamu hizmeti anlayışını kaybetmemelidir. Akademisyenler, Üniversitedeki sorumluluklarını, dışarıdaki işler için ihmal edemezler. Üniversite ekipman ve kaynaklarını kişisel çalışmaları için kullanamazlar.
  21. Siyasetin Bilime müdahalesine izin verilmemesi: Bilimin amacı koşulsuz biçimde gerçeğe ulaşmaktır. Siyaset ise her zaman gerçeğin söylenmesine izin vermez (Raymond Aron).
  22. Hassas gruplar üzerinde araştırmalar: Çocuklar ve ciddi anlamda zihinsel engelli kişiler; mahkûmlar, askerler, oğrenciler, hastalar gibi araştırmalara katılımları korku ve baskı ile etkilenebilen, kapasite yetersizliği nedeniyle araştırma izni için aydınlatılmış onam veremeyecek olan zorlamalara açık ve manipülasyon olasılığı olan kişilerden oluşan gruplar hassas gruplardır. Riskli gruplarla çalışırken bilim insanlarının etik duyarlılık içinde hareket etmesi çok önemlidir.
  23. Hayvanlara özen: Hayvan deneylerinin yürütülmesinde “3R” kuralına uyulmalıdır: a) Hayvan yerine başka bir şey kullan (Replacement), b) Kullanılacak hayvan sayısını azalt (Reduction), c) Kullanılan hayvanların acı ve ıstıraplarını en aza indir (Refinement) (Aydın, 2006b).

 

Akademik Dünyada Etik Dışı Davranma Nedenleri

Bilim insanlarının etik dışı davranmalarının pek çok nedeni olmakla birlikte aşağıda bazıları açıklanmıştır:

1.Dizginlenemeyen kariyer hırsı: Akademik dünya pek çok kişi için cazip ve tatmin edici bir çalışma alanıdır. Ancak S. Marshall’ın “Tırtıla kanat takmakla kelebek olunmaz, kelebek olmak bir süreç işidir” sözünde olduğu gibi akademik kariyer, ancak olgunlaşarak ve hakkını vererek ilerlenebilecek bir yoldur. Hırs, kıskançlık ve aç gözlülük, akademik yaşamın en büyük düşmanıdır.

  1. Hakemlik sisteminin başarısızlığı: Bir hakem genellikle bir makaleyi konunun dergiye uygunluğu; araştırmanın önemli ve özgün olması, sonuçların güçlü ve diğer bulgu ve kanıtlarla desteklenerek yorumlanması, araştırma yönteminin geçerliliği; araştırma amaç ve problemlerine uygun bir araştırma deseninin uygulanması; yazımın kalitesi gibi genel ölçütlere bakarak değerlendirir (Shamoo ve Resnik, 2003). Ancak hakemlik süreçlerindeki yetersizlik ve özensizlik, akademik anlamda değersiz çalışmaların da bilim dünyasına katılmasına ve niteliğin düşmesine yol açmaktadır.
  2. Dikkatsizlik, disiplinsizlik: “Dürüst hata” da denilen ve araştırmacıların deneysel hatalar, yöntemsel hatalar ve insan hataları nedeniyle yol açtıkları çeşitli dikkatsiz ve özensiz davranışlar, bilimsel gerçekleri saptıran sonuçlar üretilmesine yol açmaktadır.
  3. Soruşturma eksikliği, dikkatli bir inceleme sisteminin olmaması: Akademik dürüstlüğün korunması için etik kurallara aykırı davranışların hızlı ve etkili biçimde soruşturulması ve gerekli yaptırımların uygulanması önemlidir. Üniversitelerde yüksek düzeyde dürüstlüğe değer verilmeli ve ödüllendirilmeli, bilim etiği açısından kabul edilemez davranışlara karşı da gerekli yaptırımlar tavizsiz biçimde uygulanmalıdır. YÖK’ün 22.10.2014-62074 sayılı “ Yükseköğretim Kurumları Etik Davranış İlkeleri bütün üniversitelerde özenle uygulanmalıdır. Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 11/a3 bendinde “ Bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek” Üniversite Öğretim Mesleğinden Çıkarma Cezasını Gerektiren Fiiller arasında sayılmıştır. Ancak bu tür etik ihlallere ilişkin yaptırımların daha da artırılması gerekmektedir.
  4. Yetersiz araştırma eğitimi: Özellikle genç araştırmacıların yetiştirilmesinde, bilim dalına ilişkin eğitim verilirken o alandaki doğru araştırma uygulamaları ve ayrılmaz etik davranış standartları da kazandırılmalıdır. Bilimsel eğitimin temel sorumluluklarından biri de araştırma ve etik eğitimidir.
  5. Hızlı yükselme hırsı: “Uygun olmayan yazarlık” girişimleri hızlı yükselme arzusunun bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. “Hakkı olduğu halde adı konmayanlar” ve “hakkı olmadığı halde adı konanlar” yazarlık etiğine aykırıdır. Genellikle karşılıklı birbirinin isimlerini yazma, parayla tez yazdırma, atıf çeteleri ya da genç akademisyenlerin çalışmalarına baskı ile adını yazdırma gibi durumlar bu hızlı yükselme hırsının sonuçları arasındadır.
  6. Tanınma arzusu (Hollywood sendromu): Bilim insanlarının üst düzey bilimsel yayınları hakemli dergilerde yayınlandığında kendilerinde Hollywood starı gibi ayrıcalık ve farklılık hissederler. İsimlerinin bilim dünyasında varlığının devam etmesi için çalışırlar, daha çok dergide yayınlarını görmek isterler (Kansu ve Ruacan, 2002). Türkiye’de bilim insanları Hollywood sendromunu daha çok televizyon ve yazılı basında boy göstermek şeklinde yaşamaktadır. Diğerleri tarafından tanınma isteği ile yanıp tutuşan bilim insanları, bir süre sonra artık akademik değerlerden ve ilkelerden uzaklaşarak dış dünyanın taleplerine boyun eğer hale gelmektedir.
  7. Üstlerin aşırı ve oransız baskısı: Genç akademisyenler üzerinde yaratılan aşırı iş yükü ve yayın baskısı ne yazık ki bu konuda yetersiz kalan bilim insanları tarafından etik dışı yollara başvurmalarının bir gerekçesi olarak kullanmalarına yol açmaktadır.
  8. Fazla yayın, prestij duygusu: Yayın baskısı, ya yayın yaparsın ya da yok olursun (Publish or perish) sendromu akademik dünyada özellikle genç araştırmacıların üzerinde karabasan gibi çökmüş durumdadır. Yükselme kaygısı, akademisyenlerin üzerinde büyük bir yayın baskısını da getirmektedir. Bu durum nitelikli çalışmalardan çok tekrar ve para ile çeşitli dergilerde makale yayınlama gibi etik sorunları doğurmaktadır.
  9. Maddi ve manevi kazanç hırsı: Mıhçı’ya göre (1999), önceleri yarı zamanlı olarak başlayan uzmanlık, danışmanlık, yönetim kurulu üyeliği, vb. gibi üniversite dışı işler giderek tam zamanlı bir yapı kazanmaktadır. Böylece üniversiteden elde edilen unvanlar, maddi ve manevi tatmin düzeyini artırmak için kullanılmaktadır. Bu durum akademisyenlerin eğitim, araştırma, yönetim görevleri gibi asıl akademik faaliyetleri ikinci plana atmalarına yol açmakta ve bazı etik dışı yollara başvurmalarının önünü açmaktadır.

Sonsöz: Etik bilimin teminatıdır. Etik dışı yollarla üretilen bilimin de bu yolla elde edilen unvanların da bir değeri yoktur. Weber’in dediği gibi akademisyenlik, bilimin zor bir meslek olduğunu bile bile bu zorluktan tarifsiz bir zevk almaktır”. Bilim, araştırma, yayın, eğitim öğretim ve akademik yönetim etiği konusunda dürüstlük kültürünün oluşturulması, korunması ve geliştirmesi bütün üniversitelerin ve akademisyenlerin en temel sorumluluğudur.

Gazete Mektep

[1] Bu yazı büyük ölçüde, yazarın “Aydın, İnayet (2008). Akademik Etik. Ankara: PEGEM-A “ Yayıncılık.” Adlı kitabından özetlenmiştir.

[2] Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Yönetimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Kaynaklar

Aslan, H.(1992). Epistemik Cemaat: Bir Bilim Sosyolojisi Denemesi. İstanbul: Paradigma.

Aydın, İ. (2006a). Sosyal Bilimlerde Araştırmadan Yayına Etik Değerler. Sosyal Bilimlerde Süreli Yayıncılık Kurultayı. (Ed. Kasım Karakütük). Ankara Tübita Yayını.

Aydın, İ. (2008). Akademik Etik. (İkinci Baskı) Ankara: PEGEM-A Yayıncılık.

Aydın, İ. (2021).Yönetsel mesleki ve örgütsel etik. (Dokuzuncu Baskı). Ankara: PEGEM-A Yayıncılık.

Aydın, İ. (2020). Eğitim ve öğretimde etik. (Onuncu Baskı). Ankara: PEGEM-A Yayıncılık.

Aydın, E. (2006b). Tıp etiği. Ankara: Güneş Kitabevi LTD.

Bilhan, S. (1991). Eğitim Felsefesi. Ankara: A.Ü. Eğitim Bilimleri Yayınları.

Erol, B. (2005). Ortaçağ Avrupası ve üniversiteler. Doğu Batı Düşünce Dergisi, 8(33), 81-95.

Bulger, E. R. (2002). The responsible conduct of research. R. E. Bulger, E. Heitman, S. J. Reiser, (Ed.). The ethical dimensions of the biological and health sciences. Cambridge: Cambridge University Press.

Kansu, E. & Ruacan, Ş. (2002). Bilimsel yanıltmanın günümüzdeki durumu: Türleri, nedenleri, önlenmesi ve cezalandırılması. Türk Kardiyoloji Derneği Araştırmaları, 30, 763-767.

Mıhçı, H. (1999). Öğretim elemanları örgütlü mücadeleye neden mesafeli bakar?.Eğitim: Ne İçin? Üniversite: Nasıl? YÖK: Nereye? Ankara: Ütopya Yayınları: 13.

Resnik, D.B. (2004). Bilim Etiği. (Çev: Vicdan Mutlu). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Shamoo, A.E.,& Resnik, B.D. (2003). Responsible conduct of research. Oxford: Oxford University Press.

Vergin, N. (1999). Bilim camiası ve tanınma isteği. Doğu Batı Üç Aylık Düşünce Dergisi, (7), 37-54.

Şimdiye kadar Yorum yok.

Aşağıda Yorum bırakmak için ilk siz olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir