Siyasal Paradigmalar
Doç. Dr. Burak Cop İki yıldır gündemde olan fakat AKP ve MHP’nin çıkarlarını uzlaştırmak güç olduğu için ancak 2022 Mart’ının ortasında meclise sunulabilen seçim sistemi... İktidarın Seçim Sistemi Hamlesi Ne Anlama Geliyor?
Gönderiyi Paylaşın

Doç. Dr. Burak Cop
Bahçeşehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve
Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi

 

İki yıldır gündemde olan fakat AKP ve MHP’nin çıkarlarını uzlaştırmak güç olduğu için ancak 2022 Mart’ının ortasında meclise sunulabilen seçim sistemi değişiklik paketi, tematik bütünlüğü olmakla beraber bir torba kanun niteliğinde. Dört farklı kanunun değiştirilmesi hedefleniyor: Milletvekili Seçimi Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun.

Bu sınırlı kapsama sahip bir paket ve ne genel ne de yerel seçimler için radikal bir değişimi beraberinde getiriyor. Mecliste önce komisyonda, ardından genel kurulda görüşülecek bu yasa teklifinin olduğu gibi çıkacağının da garantisi yok. Değişiklikler yapılabilir, hatta Cumhur İttifakı bir sebepten yarı yolda cayabilir. Gene de tahminimi soracak olursanız, hazırlanması iki yıl süren bir değişiklik paketinin TBMM’ye nihayet sunulabilmiş olması, uzun süren pazarlıklarla AKP-MHP arasında varılan bu denge zemininin kanunlaşacağını gösteriyor.

Bu yazıda paketteki tüm değişiklikleri değil, en önemlileri ele alacağım. Anayasa’nın 67. maddesi seçim kanunlarında yapılan değişikliklerin bir yıl geçtikten sonra uygulanabileceğini belirtiyor, dolayısıyla erken seçim olasılığının büyük oranda rafa kalktığını söyleyebiliriz (iktidarın uygulanmayacak değişiklikler için bunca zahmete katlanmayacağını varsayıyoruz). Ancak siyasette bazen istemediğiniz halde erken seçime gitmek zorunda kalırsınız. Getirilen değişikliklerin sınırlı kapsamda olduğu ve asıl müsabaka olan cumhurbaşkanı seçimine etkisi olmayacağından hareketle şu denebilir: Milletvekili seçimlerine mevcut kurallarla gitmek Cumhur İttifakı’nın bütün planlarını altüst eden bir durum teşkil etmeyecektir.

Yüzde 7 barajı

Emsalsiz yükseklikteki %10 ulusal barajın %7’ye indirilmesi, paketteki, “temsilde adalet”e katkı sağlar görünen yegâne unsur. Ancak ittifak ortakları başkanlık sisteminden vazgeçmeye niyetli olmadıklarına göre niye halâ baraj var sorusu havada kalıyor. Çünkü yürütmenin başının doğrudan halkoyuyla seçildiği ve meclisin güvenoyuna ihtiyaç duymadığı bir sistemde barajın Anayasa md. 67’deki “yönetimde istikrar” kavramıyla bağı kalmıyor.

%7’ye inmiş baraj AKP karşısında MHP’nin elini güçlendiriyor çünkü kamuoyu araştırmalarından biliyoruz ki MHP’nin %10’a ulaşması mümkün görünmüyor. Bu da MHP’nin meclise girebilmek için bir ittifakta yer almak zorunda olduğu, daha açık ifadeyle AKP’ye muhtaç olduğu anlamına geliyor. Cumhur İttifakı içi güç dengesinde MHP’ye yarayacak bu 3 puanlık indirimle bir şeyin daha murat edildiğini düşünebiliriz: HDP’yi kemik oyuna hapsetmek. HDP ile AKP arasındaki oy geçişkenliği bir yana, barajı geçebilmesi için sol/demokrat seçmenden de bu partiye seçimlerde bazen 2 puana yaklaşan bir destek geliyor. Siyaset bilimi terimleriyle söylemek gerekirse bu oyların ne kadarının stratejik ne kadarının samimi olduğu bir yana, baraj derdi olmayan bir HDP’nin batı illerinden alacağı oyun (dolayısıyla çıkartacağı milletvekillerinin) azalacağı hesaplanmış olabilir.

Öte yandan kamuoyunun ilgi ve desteğine en çok mazhar olacak değişiklik niteliğindeki baraj indiriminin bir işlevi daha var: Paketteki “tehlikeli” maddeleri perdelemek.

Seçime katılabilme koşullarının daraltılması

41 ilde örgütlenme koşulunu sağlayamayan bir partinin TBMM’de grubu bulunması halinde seçime katılabilme hakkı elinden alınıyor. 2018’de grup kurarak seçime katılabilmesi için İyi Parti’ye CHP’den 15 milletvekilinin geçmesi (ki Cumhur İttifakı buna gerçekten çok öfkelenmişti) gibi partiler arası dayanışma manevralarını engelleme amacı güden bu değişiklik, Deva ve Gelecek partilerinin seçime katılabilecek örgütlülüğe ulaşmalarıyla artık işlevsizleşmiş görünüyor.

Marjinal bir senaryo şu olabilir: Anayasa Mahkemesi HDP’yi kapatma kararı verir ve yağmur gibi yağacak siyaset yasaklarından ötürü HDP’nin yerini alacak partinin mecliste grup kurma imkânı olmayabilir. Şayet o yedek parti en az 41 ilde örgütlenme koşulunu da sağlayamaz ve memleket seçim sathı mailine girerse, Öcalan-Demirtaş ayrışması da körüklenerek Kürt siyasal hareketi bir karmaşa içine itilebilir ve seçime bağımsız adaylarla, demoralize girmek zorunda kalır. Normalde kazanabileceği pek çok sandalye de böylece AKP’ye gider. Zorlama bir senaryo ama neden olmasın.

Milletvekili paylaşımında ittifak havuzunun ortadan kaldırılması

Paketteki en sinsi iki değişiklikten biri. 2018’de getirilen sistemle bir seçim çevresinde önce ittifakların ve herhangi bir ittifakta yer almayan partilerin kaç milletvekili çıkardığı hesaplanıyordu. İkinci aşamada ise ittifak-içi sandalye dağıtımına geçiliyordu. İttifaktaki tüm partilerin oylarının ortak bir havuzda toplanıp daha sonra kendi aralarında sandalyeleri paylaşmalarının pratikteki anlamı, ne kadar geniş bir ittifak kurarsanız o kadar avantajlı olmanızdı. Bir partinin oyu, milletvekili çıkarmasına yetmese dahi, ortak havuza katkısı sayesinde ittifak ortağına sandalye kazandırabiliyordu.

2018’de Trabzon’da 69 bin oy alan MHP milletvekili çıkartamazken İyi Parti 57 bin oyla bir milletvekili elde etti, Niğde’de milletvekili çıkartamayan MHP’den daha az oy alan CHP sandalye kazandı.

Ülke genelinde ittifak havuzuna kattığı oylarla CHP ve İyi Parti’ye katkıda bulunan ama kendi oyuyla vekillik kazanamayan Saadet Partisi’nden üç kişi CHP listelerinde seçilebilecekleri yerlere kondu.

Sistem, ittifakların hem büyük hem de küçük ortaklarına yarayacak oy dağılımları ve işbirliği modellerini mümkün kılıyordu.

Getirilmek istenen değişiklikle, ittifakın toplam oyu ülke barajını geçiyorsa ittifak partileri de barajı geçmiş sayılmaya devam edecek, ancak ortak havuz uygulamasına son verilecek. Her koyun kendi bacağından asılacak. Değişiklik aslında baraj derdi olmayan partiler bakımından ittifakı anlamsızlaştırıyor. Küçük partilerin oylarının büyüklere bir katkısı olmayacak. Küçüklerin vekillik kazanması içinse büyüklerin sırtında taşınması gerekecek: Büyükler onların alacakları oyun faydasını göremeyecekler ama milletvekili çıkartabilmeleri için onların adaylarına listelerinde yer açacaklar.

Küçük partilerin adaylarının büyüklerin listelerinde yer alacağı seçim çevrelerinde küçük partilerin oy pusulasında yer almasının hiçbir faydası olmayacağı, bilakis muhalif oyların bir kısmını ziyan edeceği için, küçükler buralarda seçime girmeyecektir. Diğer illerde pusulada yer alabilirler, ancak bazı yerlerde seçime girmemiş oldukları için yurt genelindeki oy oranları düşük görünecektir (bunu sorun etmezlerse mesele yok demektir).

Oyların dağılmasını, ziyan olmasını engellemenin yolu Millet İttifakı’ndaki küçük partilerin adaylarının ya CHP ve/veya İyi Parti listelerinde yer alması, ya da aralarından birini (söz gelimi DP’yi) seçip hep beraber orada toplanmalarıdır. CHP listelerinde yer almaları halinde bazı muhafazakâr seçmenlerin bu partiye mühür basmaya elinin gitmemesi olasılığı vardır. İyi Parti için bu olasılık daha azdır. Ancak bütün yükün İyi Parti’ye kalması halinde bu durumu dengelemek için CHP’nin de listelerini İyi Partililere açması gerekebilir.

Bunları karamsar bir tablo çizmek için anlatmadım. Evet, değişiklik ilk bakışta AKP’ye yarayacak gibi görünüyor. 2018’de sistem böyle olsaydı Urfa’da %3,7 oyla milletvekili çıkaran CHP’nin sandalyesi AKP’ye, Aksaray’da %10,6 oyla milletvekili kazanan İyi Parti’nin sandalyesi AKP’ye, Yozgat’ta %11,6 oyla milletvekili kazanan CHP’nin sandalyesi AKP’ye, Erzurum’da %8,2 oyla milletvekili çıkaran İyi Parti’nin sandalyesi AKP’ye, Osmaniye’de %13,5 oyla milletvekili çıkaran CHP’nin sandalyesi MHP’ye gidecekti.

Fakat dikkat; bu hesaplamalar partilerin 4 yıl önceki oyları üzerinden yapılıyor. O günden bu yana çok şey değişti. AKP ve MHP oyları eriyor. Cumhur İttifakı’nı geçen Millet İttifakı aradaki farkı açıyor. Kaldı ki ittifak havuzunun dağılması belli bir ittifaka değil tüm ittifaklara zarar veren, daha doğrusu ittifak olmanın avantajını ortadan kaldıran bir yenilik. Yine 2018 seçimlerini ve Cumhur İttifakı oy toplamının %60’ı geçtiği Isparta’yı ele alalım. Getirilen değişiklik o seçimde uygulansaydı AKP’nin çıkardığı üç milletvekilinden biri CHP’ye gidecekti. İki ittifak arasındaki oy farkının düşük olduğu ve özellikle de Millet’in Cumhur’dan daha çok oy aldığı illerde ittifak havuzu sistemi AKP ve MHP’ye de yaramıştı.

Her ne kadar 2018’de havuz sistemi AKP ve MHP’ye toplam 17 milletvekiline mal olurken CHP ve İyi Parti’nin toplam 22 sandalyeyi ekstradan kazanmasını sağlasa da (kaynak: Gökçer Tahincioğlu, T24, 14 Mart), artık değişmiş olan güç dengesi Millet’i havuza “daha muhtaç” olan ittifak olmaktan çıkartmış halde. Bir başka deyişle iktidar havuz sistemine son verecekse bunu kendisine aritmetik yarar sağlamak için değil, muhalefetin büyük ve küçük partileri arasındaki çıkar birliğini zayıflatmak, muhalefetin insicamını bozmak için yapacak. Bu noktadaki en büyük beklentisi de merkezkaç etkisiyle serbest kalacak mütedeyyin oyların kendisine yönelmesi/geri dönmesi olacaktır.

İl ve ilçe seçim kurulu başkanlarının belirlenmesi

Paketteki en sinsi ikinci değişiklik. Halihazırda ilçe ve il seçim kurullarının başkan ve üyelerinin belirlenmesi son derece yalın kurallara dayanıyor: İlçedeki en kıdemli hakim kurulun başkanıdır. İl seçim kurulu başkanı da il merkezinde görev yapan en kıdemli hakimin başkanlığında, merkez ilçe seçim kurulu başkanlarından sonra gelen en kıdemli iki üyeden oluşur.

Değişiklik teklifiyle bu basit kuralların yerini karmaşık bir uygulama alıyor. Daha geniş bir hakim havuzundan kura yöntemiyle başkan, üye ve yedek üyelerin belirlenmesi öngörülüyor. “Kura çekimine dahil olmak istemeyen hakimler yazılı olarak komisyona başvurur” gibi enteresan düzenlemeler de yer alıyor.

Değişikliğin gerekçesinde “il seçim kurulu yedek üye seçimine ilişkin belirsizlik giderilmektedir” deniyor. Ancak yapılan düzenleme yedek üye seçimini somutlaştırmanın ötesinde, başkan ve üye seçimini de ele alıyor. Bu ihtiyacın neden hissedildiği belli değil. “İl seçim kurulunun tartışmalara mahal vermeksizin kura ile oluşturulması öngörülmektedir” deniyor, ancak ortada bir tartışma yok ki, en kıdemli hakimler kurulu oluşturuyorlar, bu kadar basit.

Değişikliğe bakarak iktidarın en kıdemli hakimlere güvenmediğini (gerçekten de meslekte belli bir yere gelmiş, kariyer hırsını geride bırakmış bu kişiler üzerinde baskı kurmak zordur), kura sonucu iktidara yakınlık hisseden hakimlerin kurulları oluşturma olasılığını önemsediğini düşünebiliriz. Hele ki böyle bir yakınlık hissetmeyen hakimler şu veya bu sebepten kura çekimine dahil olmak istemezlerse.

Sandık kurulu üyelerinin belirlenmesi

“Sandık kuruluna üye bildirme hakkı olan bir parti; oluru olmadan başka bir parti üyesini sandık kurulu üyesi olarak gösteremez” hükmü getiriliyor. Bir muhalefet partisinin, bir yerde sandık kuruluna üye yerleştirme hakkı olduğu halde örgütlenmesinin zayıf olması, yeterince üyesi olmaması durumunda diğer partilerle dayanışma içine girmesini zorlaştırabilecek bir madde. Pek çok sandık kurulunun bu gerekçeyle eksik üye ile toplanması iktidarın işine yarayabilir.

 

KAYNAK: diken

Şimdiye kadar Yorum yok.

Aşağıda Yorum bırakmak için ilk siz olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir